24 Ocak 2011 Pazartesi

14. Gün

Mumu üfledi ve dumanları izledi
çıplak bir kadın gibiydi tütsü
ve onu dağıtan hava bir kedi gibi
sokuluyordu koynuna
Şeytan Yüzlü Tanrı ürperdi


------


- uyandığımda saat 23.59'du.
  dans ediyordum rüyamda, 
  yine nereden geldiği belli olmayan bir müzik
  acıyordu tenim ve korkuyordu gözlerim
  bir anda baktım ki kollarım yok olmuş, yerinde beyaz kanatlar
  omzumdaki ağrılar yok oldu 
  ve bacaklarım yerden kesildi 
  gözlerimdeki korku yerini heyecana bırakıyordu
  fark ettim ki korktuğum aslında hislerimdi
  hislerimden korkuyordum her daim
  kapılmaktan ve savrulmaktan
  yerlere çenemin değmesinden
  düşürmeyeceğine söz ver, dedim ve uyandım..


Bastet bunu anlatırken uykulu gözlerini açık tutmaya çalışıyordu Şeytan Yüzlü Melek
Bir anda kulağından "korkuyorum" diye bir fısıltıyla uyanmak pek de zevk verici değil tabiki
Ama yadırgamadı, şikayet etmedi ve sardı kollarıyla Bastet'i 
Dinledi, dinledi ve
Sadece, 
Elini tuttu...


kabus görmek başka türlü güzelleşebilir miydi?





-14. Günün Sonu-

21 Ocak 2011 Cuma

13. Gün

Korkularımı süsledim bu gece
allı pullu giydirdim,
karşında ve bağrı hançere açık bir beden
süt beyazı tenden dökülen kana hasret vampirler
ve onların avcısı kurt adamlar dışarıda uyumakta
gece bizi beklerken
ben bir sorgu yumağında
sen bir bakışta beni çözmeye çalışırken yorgun düşmüşsün
baş ucunda ayna
aşk bu dediğini duydum
fısıldadın uykunda
aşk bu ve ben aşkı içiyorum
sonra hançeri sapladın boynuma
kan bu diye fısıldadın
kalbinden gelen, sıcacık
kan bu ve hissediyorum
kalbinin atışını yüzümde
usulca yanına uzandım
hançer boynumda
gözlerim saçlarında
uyuyakalıyorum
ölüme doğru giderken
senin yanında...

16 Ocak 2011 Pazar

12. Gün

Aptal bir adam gördü Bastet geçende
Karşı kaldırımdaydı, ona doğru yürüyordu
Elleri ceplerindeydi, dudaklarında ay ışığı sonatının ıslık versiyonu
"ben de güzel çalarım" dedi ve eşlik etti ona,
en hareketli bölümde yardıma ihtiyacı vardı,
Bastet de cebinden çıkardı zincirli saatini ve ona verdi
"bak" dedi "bak ve dinle"
"zamanın akışını duy, hisset ve gör.
 neler yaptın, nelere güldün, nelere ağladın
 neler adam etti seni, neler yaraladı, neler yozlaştırdı
 neydin ne oldun ve ne olacaksın
 bu yelkovan geçmişte de attı, şimdi de atıyor ve zaman durana kadar da atacak.
 ruhun da ona eşlik edecek ve zincirinden ayrılamayacak"


-12. Günün Sonu-

14 Ocak 2011 Cuma

11. Gün

Bir danstı hayat Bastet'in gözünde
Hayale sığmayacak kadar büyük bir salon
Ortasında bir çift
Ve nereden geldiği belli olmayan bir viyolonsel sesi
Bastet viyolonsel sesini kendi sesine benzetirdi
Şehvetti arşenin hızlı çekişi ve muammaydı notaların karmaşası
En sonunda hüzün, la'dan başlayan etütlerdi
Ve aşk, hiç bulunamadı notalarda teker teker


Bir tangoydu hayalindeki
Valsle karışık bir tango; olmazdı, biliyordu ama hayaldi bu, istiyordu
Adamın gözleri kadınla dolduğu anda kadın bir kuğu misali başı arkada
Ve boynundan dökülen incilere dokunmak istercesine nefesler
Adamın gözleri yerde ve kadının kalçalarına kadar inen uzun saçlarını arayışta
Kadının gözleri adamla dolduğu anda adam sert bir tavırla kolaçanlarda
Ve kaşlarındaki çatıklıkla yüzündeki o mahzun kırışıklıklar uyum içinde
Kadının gözleri boynu delen yakaların ucundaki ruj lekelerinde


Elbise savruldu
İpeğin rüzgara değişiyle
Dans başladı...


bir rüyaydı, bir masal, bir iç çekiş, bir haykırış
olmak istediği anda olmak istediği yerde olan bir ışıktı
ruhtu, hayattı
gel zaman git zaman gele gide kaybetmişti kendini dansın ve notaların ahenginde
dans bittiğinde elle tutulur gözle görülür hiç bir iz kalmamıştı salondan geriye
adam uyandı, kadın uyandı
zaman devam, saatler tik-tak
adam kadının saç telini çekti yüzünden
ve kadın açtı mavi gözlerini


-günaydın dünya...




-11. Günün Sonu-

9 Ocak 2011 Pazar

10.Gün

Bastet, bahçede uyuyakalmış Şeytan Yüzlü Tanrı'ya baktı.
Bir çocuğunki gibi saf ruhu, renklerini toprağa yansıtıyor; güneş ışığında kırılıp Demir Kapılı Sarı Şato'nun kırık camlarına düşüyordu.
Bahçedeki sık çalıların, onun çevresinde aralandığını farketti.
Biraz daha dikkat ettiğinde, yattığı yerde yeni,  taze tomurcuklar olduğunu gördü ki,
Sarı Şato'nun lanetidir; hiç bir tomurcuk yeşil ve taze büyüyemez ve
Koyu ve sert, yolunası bir çalı haline geldikten sonra büyümeye devam eder...
idi...


---


kadın, erkek
dişilik, erkeklik
XX kromozomu, XY kromozomu
vagina, penis
negatif ruh, pozitif ruh
kedi, köpek
...
Engellere neden olan farkların ana kaynakları.
Hadi engelleri yık benimle!
Ne sen erkek ol, ne de ben kadın olayım
"erkeğim" ve "kadınım",
bendeki kadınla erkekliğinin, sendeki erkekle kadınlığımın
iki ışık huzmesi gibi
siyahla beyaz, şeytanla melek gibi
grinin, tanrının ve hayatın nötrlüğü;
Yani cinsiyetin, engellerin, kavgaların yok oluşu olsun.





-10. Günün Sonu-

5 Ocak 2011 Çarşamba

9. Gün

Bastet'in kalp kapakçıkları demirden dövülmüştü ve gittikçe kapanıyordu.
Günden güne duymak, hissetmek ve sevişmek denilen o dipsiz kuyularda, 
hayallerin dilek mumlarıyla süslenmiş hallerine veda ediyor; 
duman, is ve Saga'nın tesadüfi tütsülerinin içinde kaybolma isteğiyle yanıp tutuşuyordu.


Günün birinde, ki bilirsiniz Bastet için hiç bir gün bir değildir, bir Şeytan Yüzlü Tanrı ulaştı Bastet'in gizli mabedine.
Şeytan Yüzlü Tanrıyı hiç duydunuz mu bilmem.
Yuvarlak suratı, iri gözleri, kırmızı siyah soytarı şapkası ve bir dilek asası vardır.
Siyah tek boynuzlunun üzerinde mabet mabet dolaşır öteki Tanrı ve özellikle Tanrıçaların akıllarını çalardı.
Bastet -elbette hiç bir zaman yaşamadığı- şaşkınlıkla kalesini çevreleyen demir parmaklıklardan kulağını uzattı.

- Ey Şeytan Yüzlü Tanrı, akılların kabusu, Kanlı Vadi'nin karabasanı.
  Nedir benden istediğin?
  Ben ki aklının efendisi, dinginliğin korkulu pençesi. 
  Ne cesaretle yaklaştın bu zindana?
- Ey Bast'e Tina, kedilerin tanrıçası, Kanlı Vadi'nın uslanmaz bakiresi. 
  Senin aklında değildir gözüm, sadece tatmaya geldim kalbinin derinindeki pınardan.
  Bir masal duydum rüyamda, akıllara ziyan.
  Merak ettim göz değebilir mi hayallere diye.
- Duymadın mı Şeytan Yüzlü Tanrı, getirmedi mi beyaz kargalar haberleri sana. 
  Bu kalenin kapıları demirdendir, kapalıdır tüm rüzgarlara.
- Elbette bir yolunu bulurum Bast'e Tina, sen sorma...

Şeytan Yüzlü Tanrı her gün doğumu ve her gün batımında 
Bastet'e kurumuş tarlaların solgun otlarından bir demet ve ortasında bir papatya getirdi. 
Her gün bir papatya, bir papatya daha artıyordu solgun otlar demetin içinde.
Günler geçti, aylar geçti, ömürler geçti.
Her geçen günde bir papatya arttı, bir savan azaldı
Tanrılar ölümsüzdür, bilirsiniz.
Bastet'in kurak tarlalarında yeşeren papatyaları bekledi Şeytan Yüzlü Tanrı
Ve 9.Günün sonunda Bastet, 'Şeytan da bir melektir.' diyerek demir kapılarını araladı.




-9.Günün Sonu-

2 Ocak 2011 Pazar

8. Gün

Bastetina zamanında bir öykü okumuştu
Kayıp krallığın en sevdiği kraliçesi anlatıyordu
Bir adamdan bahsediyordu,
Samandan trenlerinden bahsediyordu
Onu yakışlarından, alevlerin dağılışından...

Saman alevinin bir de kendine ait öyküsü vardır.
Kısadır hani, saman alevi gibi derler.
Samanlar bir anda alev alıp hemen sönerler...
Hemen kül dökerler...

Bastetina samandan kalbini tutuşturdu ucundan...
Kalbi yandı
yandı
kül oldu sonunda...


-8. Günün Sonu-

1 Ocak 2011 Cumartesi

MIRA - Bir gun gelir

7. Gün

Bastet zamanı mevsimlerle ölçerdi.
Köşedeki kirazın çiçek açışı bir yılın doluşu;
Havanın bahar kokuşu, Seğmenler'in karla doluşu ve yağmurların başlayışı çeyrek yıl demekti.
Ayları takip etmeyi bırakalı aylar olmuştu.
Zaman geçeli, setler çekileli, serseri mayına dönüleli az olmuştu gerçi.
Toparlanmak kolaydır Bastet için, her gün yeni bir deprem sonuçta...


-------

Oprah sarı saçlarını savurmuş, boğuk oda insanlarına boğukluğu anlatrken Lavinia pencereyi araladı.
İçeri dolan, kışın baharla karışık kokusu, Bastet'e tanıdık geliyordu.
Birden Mkm geldi aklına. O an anladı; 3 çeyrek yıl geçmişti ve yıl tamamlanmak üzereydi.
Yıl dönümleri fazla abatılır Bastet'e göre.

Ne mutluluk verenler sürekli, ne ölümler unutulmaz ne de doğumlar yaşlılık karşıtıdır.
Anlamsız bir döngüdür yıl dönümleri.
Sadece sona doğru yaklaşımın kanıtı olabilirdi hepsi...

Bastet doğruldu ve yüzünü güneşe yasladı
Sıcağın soğukla birleşimi elbet tüyler ürperticidir.
Oprah boğuk odaya bkış fırlattı ve ayaklarını sürüyerek çıktı odadan.
İnsanlar nefeslerindeki boğulmuşluğu bir çırpıda üfleyip daha da çekilmez kıldılar saatleri.
Ve gün son buldu...
Yıl gibi...



-7. Günün Sonu-

6. Gün

Sevgili..
Kuyruklu yıldız geçeli çok mu oldu da,
doldu gözlerin bu kadar?
Evini mi özledin,
ayın o uslanmaz ışığında sevişen gece kuşlarını,
ve kalbinin en kurak yerinde yeşeren bal kabaklarını.
Sevgili,
tanrılarını mı özledin?
Sessiz bir sonbahar gibi,
özensiz bir hayatın çerçevesine gizlenmiş gibi
küçük bir martı gibi,
pürüzsüz tenli yılanlar gibi mi sözlerin
kıvrıla kıvrıla dere boyu ilerleyen
yosunların arasında...




-6. Günün Sonu-